Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
TAV Havalimanları’nın Sahibi Kimdir ?
Bazı başarı hikâyeleri vardır ki başlangıcı sadece ticari değil, ahlaki bir duruşla şekillenir. Sütaş’ın temelleri de tam olarak böyle atılmıştır. Bugün Türkiye’nin önde gelen süt ve süt ürünleri markalarından biri olan bu kuruluş, yıllar önce bir sözün tutulmasıyla başlayan mütevazı bir serüvenin meyvesidir.
1930’lu yıllarda Yunanistan’ın Drama bölgesinden Türkiye’ye göç eden bir ailenin Karacabey’deki yeni hayatı, daha sonra ülke çapında tanınan bir markaya dönüşecektir. Ailenin reisi olan Celaleddin Bey, yalnızca bir çiftçi değil, aynı zamanda çevresi tarafından güven duyulan bir köy yöneticisidir. Yıllarca yürüttüğü bu görev ona bölgesinde saygın bir konum kazandırır. Ancak onun bu serüveni başlatan asıl özelliği, verdiği sözleri tutmadaki kararlılığıdır.
1950’li yılların sonunda, o dönem büyük bir süt üretim çiftliği olan Karacabey Harası’nın ihalesi gündemdedir. Tanıdığı bir sanayicinin ricası üzerine bu ihaleye katılır. Ancak sonrasında işler beklenmedik bir yöne gider. İhaleyi kazandıktan sonra desteğini çeken iş insanına rağmen, Celaleddin Bey “söz ağızdan çıkar” diyerek ihaleyi kendi olanaklarıyla sürdürme kararı alır. O an verilen bu karar, yalnızca bir işin değil, Türkiye’nin en güçlü gıda markalarından birinin temelini atar.

O günlerde hiçbir altyapısı olmayan aile, sütleri işlemek için çözüm arayışına girer. Kendi imkanlarıyla üretime başlar, ilk olarak sert yapılı bir süt ürünü olan kaşar üretimi yapılır. Bu adım kısa sürede karşılık bulur. O dönemde modern üretim tesisleri ya da geniş dağıtım ağları olmasa da, kalitenin gücü kulaktan kulağa yayılır. İstanbul pazarlarında “Yılmaz Kaşarları” adıyla ürünlerini satan aile, Türkiye’de büyük perakende zincirlerinden biri olan Migros’ta satış yapan ilk üreticilerden biri olmayı başarır.
1970’li yıllarda üretimin daha sistematik bir biçime dönüşmesi için önemli adımlar atılır. Ailenin genç bireylerinden Sadık Bey, bu faaliyetleri kurumsallaştırarak 1975 yılında markayı resmen kurar. İsmini “süt” ve “taş” kelimelerinin birleşiminden alan bu yeni şirket, hem geleneksel değerlere hem de modern üretim anlayışına dayalı bir yapıyla faaliyetlerine devam eder.

Sütaş bugün yalnızca bir marka değil, aynı zamanda sürdürülebilir tarım ve üretim anlayışını benimseyen entegre bir sistemdir. Türkiye’nin dört bir yanında, farklı coğrafi bölgelerde kurduğu modern tesislerle faaliyetlerini yürüten şirket, üretimde bölgesel kalkınmayı da teşvik eder. Marmara’da Karacabey, İç Anadolu’da Aksaray, Ege’de Tire ve Doğu Anadolu’da Bingöl’de bulunan üretim merkezleri, yalnızca ürün değil, aynı zamanda istihdam ve gelişim de sağlar.
Bu merkezlerde yer alan tesisler sadece üretim yapmaz; yemden süte, sütten sofraya kadar olan tüm süreçler entegre bir sistemle yürütülür. Böylelikle kalite kontrolü her aşamada sağlanır, doğal döngü korunur ve çevresel sürdürülebilirlik sağlanmış olur.
Sütaş yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmaz. 2014 yılında Kuzey Makedonya’da kurulan tesisle birlikte Balkanlara da açılan şirket, Türk gıda sanayisinin yurtdışındaki temsilcilerinden biri haline gelir. Bu atılım, hem bölgesel ihracat kapasitesini artırır hem de uluslararası arenada rekabet edebilen bir yapı oluşturur.

Bugün doğrudan 5000 kişiye iş imkânı sağlayan şirket, aynı zamanda dolaylı olarak da binlerce kişinin geçimine katkıda bulunmaktadır. Gelişim ve eğitim odaklı insan kaynakları politikaları sayesinde çalışanlarının mesleki ve bireysel gelişimine önem verilir. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan aileler için eğitim ve destek programları düzenlenerek, tarımsal verimlilik artırılır.
Şirketin paydaş yapısı da kurumsal şeffaflık anlayışını yansıtır. Ana ortakları arasında Yılmaz ailesi bireyleri ve Yılmaz Holding yer alır. Holding’in yapısı ise yine aile bireylerinden oluşmaktadır. Bu yapı, aile şirketi olmanın getirdiği değerleri korurken aynı zamanda profesyonel yönetim anlayışına da imkân tanır.
Sütaş’ın en önemli farklarından biri, kurulduğu günden bu yana sadakat ve sözün gücüne verdiği önemdir. Markanın DNA’sında yer alan bu değerler, pazarlama stratejilerinden iş ilişkilerine kadar her noktada hissedilir. Bu durum, tüketicilerin markaya duyduğu güveni artırırken, uzun vadeli bağlılık da sağlar.

Sütaş yalnızca bir üretim firması değil, aynı zamanda sosyal sorumluluğun da aktif bir savunucusudur. Eğitim alanında destek projeleri geliştirilir, tarımsal kalkınma projeleriyle çiftçilerin bilinçlendirilmesi sağlanır. Atık yönetimi, doğal kaynakların korunması ve karbon salınımının azaltılması gibi çevresel konular ise kurumun gündeminde ön sıralarda yer alır.
Bugün market raflarında gördüğümüz her bir Sütaş ürünü, aslında bir geçmişin, bir inancın, bir kararlılığın temsilcisidir. Sadece yoğurt ya da peynir değil; dürüstlükle atılmış bir imzanın, sürdürülebilir üretimin ve insan odaklı bir anlayışın somut ifadesidir.
Sütle başlayan bu yolculuk, yıllar içinde milyonlarca sofraya ulaşan bir hikâyeye dönüştü. Bu başarı, yalnızca ticari kârlılıkla değil, sözünün arkasında duran insanların azmi ve ilkeleriyle sağlandı.
Ve belki de Sütaş’ı diğerlerinden ayıran en önemli unsur da budur: Sadece ürün değil, güven üretmek.
Yorum Yaz