Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Xiaomi’nin Sahibi Kimdir ?
Bugün, modern dünyanın en tanınmış ve en etkili şirketlerinden biri olan Samsung’u mercek altına alacağız. Cep telefonlarımızdan evimizdeki en büyük televizyonlara kadar hayatımızın pek çok alanına dokunan bu Güney Koreli devin, sadece ürünleriyle değil, aynı zamanda köklü tarihi, yönetim felsefesi ve küresel etkisiyle de incelenmeye değer olduğunu düşünüyorum. Peki, bu muazzam teknoloji imparatorluğunun arkasındaki isimler kimdir ve bu başarı hikayesi nasıl başlamıştır?
Samsung’un hikayesi, günümüzdeki yüksek teknoloji imajından çok farklı bir yerde, 1938 yılında başladı. Şirketin kurucusu Lee Byung-Chul, bu girişimi kurduğunda amacı, kurutulmuş deniz ürünleri, yerel sebzeler ve meyveler gibi gıda maddelerini yakın ülkelere ihraç etmekti. Yani Samsung, başlangıçta bir elektronik üreticisi değil, bir ticaret firmasıydı.
Zamanla, şirket faaliyet alanlarını genişletti. Un öğütme tesisleri ve şeker rafineleri gibi üretim sektörlerine de yatırım yaparak iç pazarda gücünü artırdı. 1970’li yıllara gelindiğinde ise, Güney Kore’nin hızla sanayileşme rüzgarını arkasına alarak rotasını ağır sanayi ve üretim alanlarına çevirdi. Bu erken çeşitlenme ve sürekli adaptasyon yeteneği, Samsung’un bugünkü çok yönlü yapısının temelini oluşturdu.
Şirketin Korece adı olan Samseong (三星), basitçe “Üç Yıldız” anlamına gelir. Kurucu Lee Byung-Chul, bu ismi seçerken taşıdığı vizyonu ve amacı açıkça ortaya koymuştur. Bu üç yıldız; büyük olmayı, güçlü kalmayı ve sınır tanımayan bir büyüklüğü sembolize eder. Bu isimlendirme, şirketin sadece anlık başarılarla yetinmeyeceğini, geleceğe yönelik kalıcı ve küresel bir etki yaratmayı hedeflediğini daha kuruluş aşamasında ilan etmiştir.

Samsung, kurucusu Lee Byung-Chul’un başlattığı ve aileden devralınan bir yönetim geleneğine sahiptir. Kurucunun ardından, şirketi bir teknoloji devine dönüştüren kişi, uzun yıllar boyunca Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenen Lee Kun-Hee olmuştur.
Lee Kun-Hee, şirketi uluslararası arenada bir numara yapma vizyonuyla hareket etmiş ve özellikle 1990’lardan itibaren Samsung’un elektronik ve yarı iletken teknolojilerine odaklanmasını sağlamıştır. Bu liderlik ve vizyon, Samsung’u sadece Güney Koreli bir şirket olmaktan çıkarıp, dünya çapında bir inovasyon ve kalite simgesine dönüştürmüştür. Bugün Samsung, çeşitli sektörlerde faaliyet gösteren pek çok farklı şirketten oluşan devasa bir konglomeradır (çeşitli şirketler grubu). Bu şirketler grubu içindeki en büyük ve en bilinen kol ise şüphesiz Samsung Electronics’tir.
Samsung’un uluslararası pazarlara açılması ve asıl sıçramayı yapması, 1990’lı yıllara rastlar. Şirket, Asya kıtasındaki rakiplerinin aksine, 1997’de bölgeyi sarsan büyük ekonomik krizi minimum hasarla atlatmayı başarmıştır. Bu kriz, aslında Samsung için bir fırsat yaratmıştır. Şirket, kriz döneminde bazı yan iş kollarından (örneğin Nissan ile kurulan otomotiv şirketi Samsung Motor Co., daha sonra Renault’a satılmıştır) çekilirken, tüm enerjisini ve kaynaklarını ileri teknoloji bileşenlerine ve elektroniğe yönlendirmiştir.
Bu stratejik odaklanmanın meyveleri kısa sürede alınmıştır:

Samsung’u rakiplerinden ayıran en önemli özellik, sadece tüketici elektroniği ile sınırlı kalmamasıdır. Şirket, adeta bir teknoloji okyanusu gibidir ve pek çok farklı alanda derinlemesine uzmanlaşmıştır:
Samsung’un telekomünikasyon sektöründe, özellikle cep telefonlarında gösterdiği hızlı yükselişin arkasındaki ana neden, Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) yatırımlarına verdiği olağanüstü önemdir. Şirket, üretim süreçlerini ve model yelpazesini sürekli olarak kullanıcı beklentilerine göre şekillendirir. Bu kullanıcı odaklı yaklaşım, uygun fiyatlı ancak yüksek teknolojiye sahip cihazlar üretmesini sağlamıştır.
Samsung’un, teknolojik yeniliklerin ilk uygulandığı ülkelerden biri olan Güney Kore’de bulunması da önemli bir avantajdır. Mobil TV ve 3G gibi teknolojilerin ilk denendiği bu pazarda edinilen tecrübe, şirketin rakiplerinden aylar önce yeni nesil özelliklere sahip cihazları piyasaya sürmesine olanak tanır.
Yenilikçilikteki bu ısrar, rakamlara da yansır: Samsung, dünya çapında en çok patent başvurusu yapan şirketler arasında IBM’den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Hatta 2010 yılında kendi geliştirdiği “Bada” işletim sistemini Samsung Wave modelinde kullanarak, sadece donanım değil, yazılım alanında da iddiasını ortaya koymuştur.

Mali açıdan da Samsung, inanılmaz bir güce sahiptir. 2012 verilerine göre, 187.5 milyar dolarlık devasa bir toplam gelir ile dünyanın en büyük elektronik firması unvanını taşımıştır. Aynı yılın üçüncü çeyreğinde akıllı telefon pazarında Apple’ı ve toplam telefon satışlarında Nokia’yı geride bırakarak pazar lideri koltuğuna oturmuştur.
“Samsung’un sahibi kimdir?” sorusu, sadece bir kişinin adıyla yanıtlanabilecek kadar basit değildir. Evet, kurucusu Lee Byung-Chul’dur ve şirket mirası uzun süre Lee Kun-Hee tarafından yönetilmiştir. Ancak Samsung’un gerçek sahipliği, yüzlerce iştiraki, binlerce mühendisi ve dünya çapındaki milyonlarca tüketicisine yayılmış bir vizyonun, sürekli bir inovasyonun ve sınır tanımayan bir büyüklük hevesinin eseridir. Samsung, sadece bir şirket değil, küresel teknoloji ve iş dünyasının yaşayan, nefes alan bir anıtıdır.
Yorum Yaz