Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Jolly Tur’un Sahibi Kimdir ?
Türkiye’nin enerji haritasına bakıldığında, damarlardaki kanı taşıyan ana arterlerin başında şüphesiz BOTAŞ gelir. Enerji, modern dünyanın en stratejik kaynağı ve ülkelerin bağımsızlık mücadelesindeki en kritik cephelerden biridir. Evlerimizdeki ocaktan sanayi tesislerinin çarklarına kadar hayatın her alanına dokunan enerji arzının güvenliği, devasa bir organizasyon ve devlet aklı gerektirir. Bu noktada akıllara sıkça gelen “Botaş’ın sahibi kimdir, bu dev yapı kime aittir?” sorusu, aslında sadece bir mülkiyet sorusu değil, Türkiye’nin enerji politikalarının kimin yönetiminde olduğunun da cevabıdır. Bu yazımızda, Türkiye’nin enerji devi BOTAŞ’ın kurumsal yapısını, sahibini, tarihsel gelişimini ve stratejik önemini derinlemesine inceleyeceğiz.
BOTAŞ, yani tam açılımıyla Boru Hatları ile Petrol Taşıma Anonim Şirketi, hukuki statüsü itibarıyla bir İktisadi Devlet Teşekkülü, yani KİT statüsündedir. Ancak şirketin mülkiyeti şahıslara veya özel sektöre ait değildir. BOTAŞ’ın sermayesinin tamamı devlete aittir. Daha spesifik olmak gerekirse, şirketin mülkiyet hakları ve hisselerinin yüzde yüzü Türkiye Varlık Fonu (TVF) portföyünde bulunmaktadır.
Türkiye Varlık Fonu, devletin stratejik varlıklarını tek bir çatı altında toplayarak bunların değerini artırmak ve ülke ekonomisine katkı sağlamak amacıyla kurulmuş devasa bir yapıdır. BOTAŞ’ın bu fona devredilmesi, şirketin sadece bir enerji taşıyıcısı değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik gücünün ve stratejik varlıklarının en önemli kalemlerinden biri olduğunu gösterir. Dolayısıyla “Botaş’ın sahibi kimdir?” sorusunun en net cevabı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir ve bu sahiplik Türkiye Varlık Fonu aracılığıyla temsil edilmektedir. Şirket, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi olarak faaliyetlerini sürdürürken, yönetim merkezi başkent Ankara’nın Bilkent semtinde yer almaktadır.

Bugün milyarlarca liralık cirosuyla Türkiye’nin en büyük şirketleri listesinde zirveye oynayan bu dev yapının temelleri 1974 yılına dayanmaktadır. O dönemde dünya petrol krizleriyle çalkalanırken, Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlama vizyonuyla, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) bağlı bir alt kuruluş olarak hayata geçirilmiştir. İlk kuruluş amacı daha çok petrol taşımacılığı üzerine kurgulanmış olsa da zamanla vizyonu genişlemiştir.
1995 yılı, BOTAŞ için bir dönüm noktasıdır. Bu tarihte şirket, TPAO bünyesinden ayrılarak bağımsız bir İktisadi Devlet Teşekkülü statüsü kazanmıştır. Bu ayrılık, BOTAŞ’ın karar alma mekanizmalarını hızlandırmış ve sadece bir “taşıyıcı” olmaktan çıkıp, enerji piyasasında oyun kurucu bir aktör haline gelmesinin önünü açmıştır. Aradan geçen yarım asırlık süreçte, sadece petrol değil, doğalgazın da ana tedarikçisi, ileticisi ve depolayıcısı konumuna yükselmiştir.
BOTAŞ’ın faaliyet sahası, ismindeki “Boru Hatları” ifadesinin çok ötesine geçmiştir. Günümüzde kurum, petrol ve doğalgaz sektörlerinde çok yönlü bir operasyon yürütmektedir. Şirketin ana omurgasını oluşturan faaliyetler; doğalgazın ithalatı, ihracatı, depolanması, ulusal iletim şebekesi üzerinden dağıtımı, toptan satışı ve Sıvılaştırılmış Doğalgaz (LNG) ticaretini kapsamaktadır.
Kurumun teşkilat yapısı, Türkiye’nin coğrafi genişliği ve enerji hatlarının güzergahına göre şekillenmiştir. Petrol ve doğalgaz operasyonları birbirinden ayrı uzmanlıklar gerektirdiği için ikili bir yönetim yapısı benimsenmiştir. Ankara’daki merkez teşkilatın yanı sıra, sahadaki operasyonları yöneten güçlü bölge müdürlükleri bulunmaktadır. İstanbul ve çevresinin sanayi yoğunluğu ve nüfus potansiyeli göz önüne alındığında, Marmara Ereğlisi’nde bulunan LNG İşletme Müdürlüğü, enerji çeşitliliği açısından kritik bir rol oynar. Burası, boru hatlarına bağımlılığı azaltan ve gemilerle gelen sıvılaştırılmış gazın sisteme entegre edildiği stratejik bir tesistir.
Petrol kanadında ise Türkiye’nin güneyi adeta bir enerji üssüdür. Ceyhan’da konuşlu Petrol İşletmeleri Bölge Müdürlüğü, uluslararası petrol ticaretinin kalbinin attığı yerlerden biridir. Özellikle Kerkük-Yumurtalık boru hattı, Irak petrollerinin dünya pazarlarına açılmasında kilit rol oynar. Ayrıca yerli petrol üretimimizin merkezi olan Batman’dan gelen siyah altının sevkiyatı ve yönetimi, Hatay-Dörtyol’daki işletme müdürlüğü tarafından koordine edilmektedir. Bu geniş ağ; Kırklareli’den Erzurum’a, İzmir’den Diyarbakır’a kadar uzanan işletme müdürlükleriyle ülkenin dört bir yanını sarmış durumdadır.

BOTAŞ, sadece kendi bünyesindeki birimlerle değil, kurduğu ortaklıklar ve iştirak şirketleriyle de devasa bir ekosistemi yönetmektedir. Bu iştirakler, kurumun daha esnek ve proje bazlı hareket etmesine olanak tanır. Bu bağlamda en dikkat çeken yapılardan biri “BOTAŞ International Limited” yani kısa adıyla BIL’dir. Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı, “21. Yüzyılın İpek Yolu” olarak adlandırılan devasa bir projedir. Bu hattın Türkiye sınırları içindeki işletmesi ve operasyonel sorumluluğu, BOTAŞ tarafından kurulan BIL şirketi aracılığıyla yürütülmektedir.
Bir diğer önemli iştirak ise TANAP Doğalgaz İletim A.Ş.’dir. Azerbaycan gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerji jeopolitiğindeki yerini perçinleyen en büyük hamlelerden biridir. BOTAŞ, bu stratejik projede yüzde otuz oranında hissedardır. Bu ortaklık, Türkiye’nin sadece bir transit geçiş ülkesi olmadığını, aynı zamanda enerji projelerinin sahibi ve ortağı olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Ayrıca, daha önce TPAO bünyesinde faaliyet gösteren ve yurt dışında petrol arama, sondaj ve servis hizmetleri veren TPIC (Turkish Petroleum International Company), 2013 yılındaki stratejik bir kararla BOTAŞ’a bağlanmıştır. Bu hamle, BOTAŞ’ın sadece sınırlar dahilinde değil, uluslararası arenada da operasyonel kabiliyetini artırmayı hedeflediğini göstermektedir.
BOTAŞ’ın varlığı, Türkiye’nin “Enerji Merkezi” olma hedefinin temel taşıdır. Coğrafi olarak enerji zengini Ortadoğu ve Hazar Havzası ile enerji açlığı çeken Avrupa arasında bir köprü konumunda olan Türkiye, bu avantajını BOTAŞ’ın altyapısı sayesinde kullanabilmektedir. Geçmişte Avrupa’nın gaz ihtiyacını çeşitlendirmek amacıyla planlanan ancak hayata geçirilemeyen NABUCCO projesinde de BOTAŞ önemli bir hissedar olarak yer almıştı. Proje lağvedilmiş olsa da, oradaki vizyon bugün TANAP gibi projelerle hayata geçmiştir.
Kurumun operasyonel gücü, Rusya, İran ve Azerbaycan gibi ülkelerle yapılan uluslararası gaz anlaşmalarının yürütülmesini sağlar. Kış aylarında artan talebi karşılamak, sanayinin çarklarını döndürmek ve elektrik santrallerine gaz akışını sağlamak, saniyelerle ölçülen hassas bir dengeyi yönetmeyi gerektirir. BOTAŞ, bu dengeyi sağlayan kurumdur.

Enerji piyasaları dünya genelinde serbestleşme eğilimindedir. Türkiye’de de 2001 yılında yürürlüğe giren 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu, BOTAŞ’ın tekel konumunu sonlandırmayı ve piyasayı özel sektöre açmayı hedeflemiştir. Yasa, BOTAŞ’ın faaliyet alanlarına göre bölünmesini (iletim, ticaret, depolama vb. olarak ayrıştırılmasını) ve iletim hatları dışındaki ticari faaliyetlerin kademeli olarak özelleştirilmesini öngörmekteydi.
Ancak enerji sektörü, kağıt üzerindeki teorilerden çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu coğrafya, komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar ve enerjinin bir dış politika aracı olarak kullanılması, devletin bu alandaki kontrolü elinde tutmasını zorunlu kılmıştır. Çevre ülkelerin neredeyse tamamı enerji politikalarını devlet şirketleri (Gazprom, SOCAR, NIOC vb.) üzerinden yürütürken, Türkiye’nin bu alandan tamamen çekilmesi stratejik bir zafiyet yaratabilirdi. Bu nedenle özelleştirme ve bölünme süreçleri, ülkenin milli menfaatleri ve arz güvenliği öncelikleri gözetilerek daha temkinli bir şekilde ele alınmıştır. Bugün gelinen noktada BOTAŞ, piyasa oyuncusu olmasının yanı sıra, “son kaynak tedarikçisi” ve “sistem dengeleyicisi” olarak kamu gücünü temsil etmeye devam etmektedir.
Özetlemek gerekirse; BOTAŞ’ın sahibi, Türkiye Varlık Fonu nezdinde Türkiye Cumhuriyeti’dir ve dolaylı olarak Türk halkıdır. Yaklaşık üç bin kişilik uzman kadrosuyla, milyarlarca liralık cirosuyla ve kıtaları birbirine bağlayan boru hatlarıyla BOTAŞ, basit bir ticari işletme değildir. Ülkenin enerji güvenliğinin sigortası, dış politikanın en güçlü enstrümanlarından biri ve ekonominin lokomotifidir. Petrol ve doğalgazın, modern çağın en belirleyici emtiaları olduğu düşünüldüğünde, bu dev yapının devlet kontrolünde ve güvencesinde olması, ulusal egemenliğin ekonomik bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
Yorum Yaz