Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Zaten bir üyeliğiniz mevcut mu ? Giriş yapın
Sitemize üye olarak beğendiğiniz içerikleri favorilerinize ekleyebilir, kendi ürettiğiniz ya da internet üzerinde beğendiğiniz içerikleri sitemizin ziyaretçilerine içerik gönder seçeneği ile sunabilirsiniz.
Üyelerimize Özel Tüm Opsiyonlardan Kayıt Olarak Faydalanabilirsiniz
Medical Park’ın Sahibi Kimdir ?
Şöyle bir düşünelim, göz sağlığı deyince aklınıza ilk neresi geliyor? Büyük ihtimalle, Türkiye’nin dört bir yanında, hatta yurt dışında bile karşımıza çıkan o büyük, modern binalar, yani Dünyagöz Hastaneler Grubu geliyordur. Neredeyse her büyük şehirde bir şubesine rastlamak mümkün. Haliyle insan merak ediyor; bu kadar büyük, bu kadar yaygın bir sağlık imparatorluğunun arkasında kim var? Yani, Dünyagöz Hastaneleri’nin sahibi kim?
Bu işin kurucusu, direksiyonundaki isim kim diye baktığımızda tek bir kilit isim öne çıkıyor: Eray Kapıcıoğlu.
Eray Kapıcıoğlu, Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun Yönetim Kurulu Başkanı. Aslında “sahibi” tabirini tam olarak karşılayan kişi o. Bu devasa yapının bir holding çatısı altında toplandığını ve Kapıcıoğlu’nun da bu holdingin başındaki isim olduğunu söyleyebiliriz. Yani, bugün uluslararası bir marka haline gelen Dünyagöz’ün arkasındaki vizyon ve irade ona ait.
Peki, bu hikaye nasıl başladı? Bir hastanenin, adını tüm dünyaya duyuracak bir zincire dönüşmesi kolay bir iş değil. Gelin, bu başarının temellerine biraz daha yakından bakalım.

Her büyük markanın bir başlangıç noktası vardır. Dünyagöz için bu nokta 1996 yılı ve İstanbul’un en merkezi yerlerinden biri olan Levent’ti. O dönemde, Eray Kapıcıoğlu’nun kafasında basit bir hastane açmaktan çok daha öte bir fikir vardı. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmek istiyordu: Branş Hastanesi.
Düşününce çok mantıklı. Genel hastanelerde her türlü sağlık sorunuyla ilgilenilirken, bir branş hastanesi tüm enerjisini, teknolojisini, yatırımını ve en önemlisi uzmanlığını tek bir alana odaklar. Dünyagöz için bu alan elbette “göz”dü. Bu, o zamanlar için müthiş yenilikçi bir yaklaşımdı. Sadece göz hastalıklarına odaklanan bir merkez kurmak, hastalara “bu işin uzmanı burası” mesajını net bir şekilde verdi.
Bu odaklanma stratejisi o kadar başarılı oldu ki, büyüme kaçınılmaz hale geldi. 1996’daki o ilk adımdan sadece birkaç yıl sonra, 2001’de İstanbul’un iki yakasına, Kadıköy ve Etiler’e yeni merkezler açıldı. Artık Dünyagöz, sadece Levent’te değil, şehrin önemli noktalarında hizmet veren bir güç haline gelmişti.
Eray Kapıcıoğlu ve ekibi, İstanbul’da elde ettikleri başarıyla yetinmedi. Hedef, bu uzmanlığı Türkiye’nin her köşesine taşımaktı. Ve gerçekten de öyle yaptılar.
Bugün baktığımızda, Dünyagöz’ün Türkiye’de tam 11 farklı ilde 21 ayrı merkezi bulunuyor. Bu müthiş bir rakam. Sadece İstanbul, Ankara, Antalya gibi metropollerde değil, sanayinin kalbinin attığı İzmit, Bursa, Sakarya gibi şehirlerde de varlar. Güneydoğu’da Adana ve Gaziantep, Karadeniz’de Samsun, İç Anadolu’da Konya ve Trakya’da Tekirdağ… Bu liste, grubun ne kadar stratejik bir yayılma planı olduğunu gösteriyor.
Neden bu kadar yayıldılar derseniz, cevap basit: Göz sağlığı konusunda A kalitede bir hizmeti herkesin ayağına götürmek istediler. İnsanların iyi bir göz tedavisi için mutlaka İstanbul’a gelmek zorunda kalmamasını hedeflediler.

Dünyagöz’ün başarısının sırrı, sadece “çok şubesi var” demekle açıklanamaz. Asıl olay, bu şubelerin içinde sundukları hizmetin kalitesi ve bütünlüğü.
Bir Dünyagöz merkezine gittiğinizde, sadece bir doktor muayenesi olmazsınız. Orası, gözle ilgili aklınıza gelebilecek her şeyi barındıran komple bir sağlık ekosistemi gibidir. En basitinden başlayalım:
İşte bu üçlü yapı (teşhis, tedavi ve cerrahi) sayesinde, hastalar bir sorunun çözümü için kapı kapı dolaşmak zorunda kalmıyor. Her şeyi aynı çatı altında, yüksek bir standartla halledebiliyorlar.
Grubun vizyonunun ne kadar büyük olduğunu gösteren en net örneklerden biri 2009 yılında yaşandı. Eray Kapıcıoğlu, başkent Ankara’ya öyle bir yatırım yaptı ki, bu sadece Türkiye’de değil, dünyada yankı uyandırdı.
Tam 30 milyon dolarlık bir yatırımla, 12 Mayıs 2009’da Dünyagöz Ankara Hastanesi açıldı. Bu hastanenin bir özelliği vardı: Açıldığı dönemde “dünyanın en büyük göz hastanesi” unvanını aldı. Düşünebiliyor musunuz? Bir Türk markası, alanında dünyanın en büyüğü olan bir tesisi kendi başkentine kuruyor. Bu, grubun “biz bu işin global oyuncusuyuz” deme şekliydi.

Eray Kapıcıoğlu’nun hedefi hiçbir zaman sadece Türkiye pazarı olmadı. Türkiye’de elde edilen bu müthiş bilgi birikimini ve tecrübeyi dünyaya taşımak istedi. Ve başardı da.
Bugün Dünyagöz, yurt dışında tam 8 farklı noktada hizmet veriyor. Bu, bir Türk sağlık markası için inanılmaz bir başarı. Avrupa’nın göbeğinde, Almanya’da Frankfurt ve Köln gibi şehirlerde merkezleri var. Hollanda’da Amsterdam ve Nijmegen’de hastaları kabul ediyorlar.
Sadece Batı Avrupa değil, komşu coğrafyalara da açılmış durumdalar. Azerbaycan’da Bakü, Gürcistan’da Tiflis, Kırgızistan’da Bişkek ve Kosova’da Priştine… Bu merkezler sayesinde Dünyagöz, Türkiye’nin sağlık turizmindeki bayrak taşıyıcılarından biri haline geldi. Her yıl binlerce yabancı hasta, Türk doktorlarına güvenerek tedavi olmak için bu merkezleri tercih ediyor.
“Dünyagöz Hastaneleri’nin sahibi kimdir?” diye başladığımız bu yolculukta, karşımıza sadece bir iş insanı olan Eray Kapıcıoğlu çıkmıyor. Aynı zamanda, 1996’da İstanbul’da küçük bir branş hastanesi fikriyle yola çıkan, bu fikri önce tüm Türkiye’ye, ardından da dünyaya yayan bir vizyoner çıkıyor.
Bugün Dünyagöz, 29 farklı merkeziyle milyonlarca insana hizmet veren, göz sağlığı alanında bir otorite olarak kabul edilen dev bir yapı. Ve bu yapının temelinde, “tek bir alana odaklanma” ve “kaliteden asla taviz vermeme” ilkeleri yatıyor. İşte bu devasa sağlık imparatorluğunun hikayesi, Eray Kapıcıoğlu’nun bu kararlı vizyonuyla şekillendi.
Yorum Yaz